16 Eylül 2013 Pazartesi

Marco Van Basten

Van Basten 80'li yılların en büyük golcüsüydü. Utrecht'te başladığı futbol yaşantısında üne kavuşmasını Ajax sağladı. Milan'da kariyerinin douğuna ulaşan Marco, Hollanda milli takımı ile de başarılarına devam etti. Her zaman sertlikle durdurulmaya çalıştığından sıkça da sakatlıkla karşılaşmıştır. 2004'ün, Mart ayında, FIFA'nın yüzüncü yıl dolayısıyla Pelé'ye yaptırdığı "Yaşayan En İyi 125 Futbolcu" listesinde de yer almaktadır.
 

31 Ekim 1964'te Utrecht'te doğan ve gol yollarındaki zerafeti dolayısıyla bu yüzden "Utrecht Kuğusu" lakabını alan Van Basten, oyunculuk kariyeri boyunca çıktığı 280 lig maçında 218 gol atmış (kulüpler bazında) milli takımı adına da 24 gol kaydetmiş, 3 Kez Avrupa'da, 1 kez Dünya'daYılın Futbolcusu seçilmiş, ülkesinin sembol futbolcuları arasına girmiştir.


"Bir maçta beşten fazla faul yapan otomatik olarak oyundan alınsın. Bunun için ayrı kontejan ayrılsın. Fazla realistik değil, ama doğrusu böyle olur."




Futbola Başlangıç
Daha 7 yaşındayken EDO Den Haag'ın alt
yapısında futbola başlayan Marco, bir yıl sonra 8 yaşındayken ilk transferini yaptı ve Utrecht'e transfer oldu. 10 yıl dehe bu takımın PAF takımında görev alan santrafor 1981 sezonunun başında Ajax"a transfer oldu. Genç bir yetenek olarak umut veriyordu. 1981-82 sezonunun ikinci yarısında ilk maçına çıktı ve ilk golünü de attı. Sezon boyunca başka maça da çıkmadı. O sene Ajax ligi şampiyon bitirdi.


Ajax Kariyeri ve Düzenli Olarak ilk 11 Deneyimi
1982-83
sezonu başladığında antemanlarda göz doldurup goller atan Van Basten ile profesyonel sözleşme imzalandı ve Marco kendini ilk 11'de buldu. Forvetteki arkadaşı ise bir sene öncesinin Avrupa Gol Kralı Wim Kieft'ti. Van Basten o sene zaman zaman kesikyese de 20 maçta forma şansı buldu ve 9 gol attı. Kupa maçları ile beraber sezonu 13 golle kapadı. Ajax yine şampiyon oldu ve Hollanda Kupası'nı da müzesine götürdü. O sezon Hollanda Genç takımı ile Dünya Şampiyonluğu kazandı ve aynı sene ilk kez A milli takımda forma şansı buldu.

1983-34 sezou ise Van Basten'in parladığı sezon oldu. Kendini geliştirmeyi beceren Van Basten 26 lig maçında 28 gol atarak Hollanda Gol Kralı oldu. Ama Ajax
ancak kendine 3. sırada yer bulabildi.

1984-85 sezonu ise yine Van Basten'in Gol Krallığıyla sonuçlanmıştı. 33 maçta 22 gol bulmuş takımını şampiyonluğa taşımıştı.

1985-86 sezonunda ise gücüne güç katmış, 26 maçta tam 37 gol atarak Gol Kralı olmuştu. Sezon içindeSparta Rotterdam'a 6 gol, Heracles'e ise 5 gol birden atmıştı. Yine Avrupa Gol Kralı olmuştu. Buna rağmen Ajax şampiy
onluğu PSV'ye kaptırmış, sadece Hollanda Kupası'nı alabilmişti. Tüm dünyanın dikkatini çeken bu adamla birçok Avrupa kulübü ilgileniyor, büyük meblağları gözden çıkarıyorlardı. Van Basten yine de kulübünde kaldı.

1986-87 sezonunda yine müthiş bir perfo
rmans ortaya koyuyordu. 27 maçta 31 gol atarak yine Hollanda Gol Kralı oldu. O sene Ajax Kupa Galipleri Kupası'nda oynuyordu. Ajax ilk turda temsilcimiz Bursaspor ile karşılaştı. 7-0'la hezimete uğrayan Bursaspor evinin yolunu tutarken, Ajax, Olybpiakos ile eşleşti ve 5-1 kazandı. Çeyrek finaloe Malmö 3-2 ile geçildi ve yarı finalde Zaragoza 6-2 ile kupa dışınde kaldı. Finaldeki rakip Doğu Alman telsilcisi Lokomotif Liepzig'di. Van Basten'in tek golü Ajax'a Kupa Galipleri Kupası'nı getiriyordu. Kupa boyunca 9 maçta 6 gol atarak takımının başarısında başrol oynadı. Sezon boyunca oynadığı 44 maçta 44 gol atmayı becerdi. Artık transfer kesindi. Barcelona, Valencia ve Liverpool gibi takımların tekliflerine rağmen oklar İtalya'yı gösteriyordu. Van Basten, Milan'ın yolunu tutarken, Ajax'ta da yeni bir golcü doğuyorou: "Dennis Bergkamp."



Milan'da İlk Sezon ve 1988 Avrupa Kupası
1987-88 sezonunda Milan Hollandalı gol makinesinden
fazla yararlanamadı. Bileğinden geçirdiği ağır sakatlık yüzünden sadece 19 maça çıkabilen Van Basten sadece 8 gol atabildi. Milan o sene sekiz yıllık bekleyişten sonra şampiyon olmuştu.

Yaz günleri geldiğinde Avrupa Şampiyonası başlamıştı. Hollanda ilk maçında Sovyetlere 1-0 yenilip hayal kırıklığı yaratmıştı. Daha sonra İngiltere'yi Van Basten'in 3 golüyle geçtiler. Bir başka ada takımı İrlanda karşısında ise Kieft'in golüyle 1-0 kazandılar. Michels'in ekibi yarı finalde ev sahibi Batı Almanya'yı 2-1 yenerek finale çıktı. Van Basten'in 88. dakikada attığı gol turn
uvanın kaderini değiştirmişti belki de. Hollanda'nın finaldeki rakibi ilk turda yenildikleri Sovyetler Birliği'ydi. Maçı 2-0 kazanan Hollanda kupayı aldı. Sovyetlerin penaltı kaçırdığı maçta golünü atan Van Basten yine takımını Gullit ve Rijkaard ile beraber sırtlamıştı.


"Cruyff bize işte yeni Cruyff demişti. O anda onun özel bir oyuncu olduğunu anlamıştık zaten."
- Sandro Mazzola, İnter'in efsane futbolcusu






Milan Yılları, Şampiyon Kulüpler Kupası...
87-88 sezonundan sonra, 88-89 sezonunda Van Basten'i başarılar bekliyordu. 26 maçta 19 gol atarak İtalya Gol Kralı oldu. O sene ezeli
rakip İnter şampiyon oldu ama Milan da Şampiyon Kulüpler Kupası'nda iyi gidiyordu. İlk maçta Bulgar temsilcisi Vitocha 7-2 gibi farklı bir skorla geçilmişti. İkinci turda ise Kızılyıldız penaltılarla Milan'a boyun eğdi. Çeyrek finalde Werder Bremen1-0 ile, yarı finalde Real Madrid 6-1 ile aşıldı. Finaldeki rakip yarı finalde Galatasaray'ı eleyen Steaua Bükreş'ti.

Steaua Bükreş'e karşı oynayan Milan maça hızlı başlayarak rakibini şaşırttı. Dakikalar 18'i gösterirken Gullit bir gol attı ve arkadaşlarını rahatlattı. 27 dakikada Van Basten sahneye çıkarak Milan'ın 2-0'lık galibiyetle soyunma odasına gitmesin
i sağladı. İkinci yarıya da hızlı başlayaran taraf Milan oldu. 38'de Gullit bir gol daha kaydetti ve vatandaşından hiç de aşağı kalmamayı düşünen Van Basten 47'inci dakikada skoru ilan etti. Hollandalılardan gelen ikişer gol Nou Camp'ta Milan'a üçüncü Şampiyon Kulüpler Kupası şampiyonluğunu getiriyordu.

1989-90 sezonunda ise Milan bir efsaneye takıldı. Diego Armando Maradona ve genç Zola önderliğindeki Napoli lig şampiyonluğunu iki puan farkla kazandı, Milan ise ancak ikinci olabildi. Yine de Van Basten 19 golle Gol Kralı olarak kalitesini göstermeyi bildi. Roberto Baggio ve Maradona gibi iki ismi gerisinde bırakan Van Basten
kalitesini bir kez daha ıspatladı böylece.

Aynı sezon geçen senenin şampiyonu olarak katıldıkları Şampiyon Kulüpler Kupası'nda ilk turda Helsinki toplamda 5-0 ile, ikinci turda Real Madrid toplamda 2-1 ile, çeyrek finalde Belçika temsilcisi Mechelen toplamda 2-0 ile, yarı finalde
ise Bayern Mühih toplamda 2-2 ile (deplasmanda atılan gol kuralı ile Milan turu geçti) geçildi. Finalde ise rakip bu kupayı daha önce iki kez evine götüren Benfica'ydı. O yıllarda Eusubio ile şahlanan Benfica, bu senelerde ise Pacheco'ya güveniyordu.

Final maçı 90 dakika boyunca dengede gitti. İki taraf da pozisyonları kaçırdı. Tek fark 68. dakikada Rijkaard'ın attığı goldü. Bu gol de zaten Milan'a kupayı getirdi ve takım üst üste ikinci kez Şampiyon Kulüpler Kupası'nı kazanmış oldu.

1990 Dünya Kupası ve 1992 Avrupa Şampiyonası
1990 Dünya Kupası Hollanda için pek iyi geçmedi. Avrupa şampiyonu ünvanıyla turnuvaya katılan Hollanda daha ikinci turda Batı Almanya'ya elenerek kupay
a veda etti.

"1988 Avrupa Kupası'nda tam beş kez gol şansı elime geçti ve beşini de attım. 1992 Avrupa Kupası'nda ise beş kez gol şansı geldi ayağıma ama hiçbirini atamadım. Hiçbirini. Şimdi birden bire kötü oyuncu mu oldum? Total futbolun yaratıcısı Rinus Michels kötü taktikler veren bir hoca mı oldu?"


Milan'ın Duraksaması ve Sakatlık Yılları

1990-91 sezonu gelip çattığında Serie A'da Sampdoria fırtınası esiyordu. Pagliuca, Lombardo, Manchini, Cezero ve Vialli'li kadro şampiyonluğu kazandı. O sene Milan da iyiydi
aslında ama anlaşmazlıklar da takımı olumsuz etkiledi. Meselâ Van Basten ile Arrigo Sacchi arasında çıkan tartışmalar sonucunda sezon sonunda Arrigo Sacchi gibi dev bir adam işinden oldu. Van Basten 35 maçta 11 gol atarak son zamanlardaki en sönük performanslarından birini gösterdi. Takım iki senedir üst üste kazandığı Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı finale kadar çıktılar ve rakip Marsilya'ydı. Fakat enteresan bir gelişme oldu ve Milan ışıkların kesilmesini bahane ederek sahadan çekildi ve hükmen mağlup oldu.

1991-92 sezonunda İsveç'in Göteborg takımına 4 gol birden atarak bir Şampiyonlar Ligi maçında tek maçta en çok gol atan oyuncu ünv
anını ele geçirdi. Rekor bugünümüzde dahil kırılamamış ama egale edilmiştir.

Aynı sezon takımın başına geçen Fabio Capello, yeniden gollerini sıralamaya başlayan Van Basten'in katkılarıyla takımını Serie A'da şampiyonluk kazandırarak Milan'a 12. şampiyonluğu kazandırdı. Van Basten 25 golle tekrar İtalya Gol Kralı oldu. Geçen sezon sahadan çekilen takım, bunun cezasını Avrupa Kupaları'nd
an 1 yıl men edilerek aldı. O yüzden 1991-92 sezonunda Milan Avrupa Kupalarından uzak kaldı.

1992-93 sezonuna geldiğimizde Van Basten yine lige iyi bir giriş yaptı ve o sıralarda Avrupa'da Yılın Oyuncusu seçildi. Johann Cruijff ve Michel Platini ile beraber bu ödülü üç kez alan ender oyunculardan birisi oldu. Ligde oynanan Ancona maçında bileğinden sakatlanınca sezonu 15 maçta 13 golle kapadı. Bu ciddi sakatlık yüzünden birçok kez bıçak altına yatmak zorunda kalan Van Basten sezonun sonuna üç-dört maç kala takıma katıldı fakat sakatlığı atlamadığından iyi bir performans sergileyemedi. Yine de takımının Marsilya ile yaptığı Şampiyonlar Ligi finalinde ilk 11'de oynadı. Bu maç Milan forması ile yaptığı son maç oldu.

Bu maçtan sonra iki sene boyunca futbola dönmeye çalışan Marco, sonunda mücadeleden yenik ayrıldı ve 1995 yılında futbolu b
ıraktığı ilan etti.

Futbolu bıraktıktan sonra Bergkamp'ın Arsenal'deki 11 yılını kutlamak için düzenlediği dostluk maçında Ajax Efsaneleri takımında Cruijff gibi başka dönemin, başka bir süper yıldızı ile birlikte aynı formayı giydi. Yine 2006'nın Mart ayında Albertini'nin jübilesinde de forma giydi.

2007'de Sky Sports'un "Kariyerini sakatlıkta kesen en iyi oyuncular" listesinde ilk sırada yer aldı.


Teknik Direktörlük Kariyeri
Milan'daki oyunculuk kariyerini sona erdirdiğinde teknik direktörlüğü düşünmediğini söyleyen Marco Van Basten daha sonra fikrini değiştirip, Hollanda Futbol Federasyonu'nun açtığı te
knik adamlık kursuna gitti. İlk görevinde Ajax ikinci takımında yardımcı antrenörlük yaptı. 2004'te ise ani bir kararla Hollanda Milli takımının başına getirildi. Yardımcı Josip Van Schip, Ajax altyapısında hocasıydı. Milli takımda roller değişti ve Marco başa geçti.

Gelir gelmez güçlü bir teknik adam olduğunu gösterdi. Disipline önem vermesinin yanı sıra Edgar Davids, Clarence Seedorf. Roy Makaay ve Patrick Kluivert gibi isimleri kadrosuna almadı. Gençleşme yoluna giden takıma Babel, Robben, Boulhaurz, Kuijt, Castell
en, Van der Vaart ve Van Pearsie gibi yıldızların önünü açmış oldu böylece. Takım yeni iskeletiyle başarılı oldu ve Dünya Kupası Eleme Gruplarında hiç kaybetmeden Dünya Kupası'na katılma hakkı kazandı. Turnuvada ise gruptan Arjantin ile birlikte çıktılar Portekiz'e elendiler.

2008 Avrupa Şampiyonasında ise Van Nistelrooy ile zaman zaman anlaşmazlık yaşadığı haberleri çıksa da Hollanda güzel futboluyla turnuvanın favorileri arasına girdi. Üç maçında da farklı skorlar alarak herkesin sevgilisi durumuna gelmişti ki, ikinci turda yine çok iyi oynamalarına rağmen çeyrek finalde yine turnuvanın iyi futbol oynayan takımlarından, ki başında bir Hollandalı Gus Hiddink bulunuyordu.

Rusya'ya 3-1 yenilerek kupaya veda ettiler.

Bu turnuvadan sonra bir hazırlık maçında Seedorf'a takıma geri aldı ama Nistelrooy ile olan anlaşmazlıklar dönülmez noktaya gelmişti ve bunun üzerine Nistelrooy, Van Basten milli takım menajeri oldukça milli formayı giymeyeceğini açıkladı. Bunlara karşın federa
syon Van Basten'in sözleşmesini uzatmak istedi ama Van Basten Ajax'ın başına geçmeyi tercih etti fakat takımı ikinci olduktan sonra ön eleme maçında Şampiyonlar Ligi'ne katılamayınca aynı sene istifa etti. Şu sıralarda adı Milan teknik direktörlüğü için geçiyor.


"Soyunma Odası, Cephede Eğlence Dizisinin bir bölümüne dönmüştü."
Avustralya maçında üç oyuncusu sakatlanınca...


Futbolun Dışında
Marco Van Basten profesyonel ve zeki karakteriyle her zaman takdir toplayan bir adam oldu. Teknik direktörlüğünde ve futbolculuğunda benimsediği bu yapıyı özel hayatına da yansıttı. Son derece planlı ve tertipli bir insan, ne de olsa Total Futbol sistematiğinden geliyor.
Eliesbeth Van Cappelleveen ile evli, iki kızı, bir oğlu var. Boş zamanlarında gol oynamayı ve tenis izlemeyi seviyor. Jübelisini yaparken Milan asbaşkanı Adriano Galliani; "Futbol Leonardo Da Vinci'sini kaybetti" demişti.

Kişisel Görüşüm
Marco Van Basten çocukluğumuzda da olsa izleme fırsatı bulduğumuz büyük bir yetenek. Çok çalışkan bir görüntü sergilerdi ve ayrıca ayağına geldiğinde yüzde 90 gol derdiniz. Vuruşları mükemmeldi. Sovyetler'e attığı golü sonradan izledik ama mükemmelliğine diyeceğimiz yok elbette. Milan yıllarında seyretme şansı bulduk 6-7 yaşındaydım herhalde. Babam çok övüyordu izlerken, ben de o zaman hayran olmuştum bu adama. İstatistiksel olarak kullandığı penaltıların %92,38'i gol olmuş bir adam bu. Döneminin Total Futbol'a uyan en iyi oyuncusu olduğunu da söylemem gerek. Hiçbir zayıf yönü olmayan çok yönlü bir adam, nasıl hayran olmazsınız bu adama?


İstatistikler (Oyuncu Olarak)

Kulüp İstatistikleri
Sadece lig maçları göz önüne alınmıştır.

Sezon / Yıl
Oynadığı Kulüp
Maç
Gol

1981-82
Ajax
1
1

1982-83
Ajax
20
9

1983-84
Ajax
26
28

1984-85
Ajax
33
22

1985-86
Ajax
26
37

1986-87
Ajax
27
31

1987-88
Milan
11
3

1988-89
Milan
33
19

1989-90
Milan
26
19

1990-91
Milan
31
11

1991-92
Milan
31
25

1992-93
Milan
15
13

Liglere Göre İstatistik (Sadece Lig)
  • Hollanda: 133 maç, 128 gol
  • İtalya: 147 maç, 90 gol
Milli Takım İstatistiği
  • 58 maç, 24 gol
Tüm Maçlar Dahil İstatistik

  • 172 maçta, 157 gol (Hollanda Ligi)
  • 198 maçta, 125 gol (İtalya Ligi)
  • 370 maçta, 277 gol
Şampiyonluklar / Kupalar
  •  Ajax ile 1 Kupa Galipleri Kupası (1986-87)
  • Ajax ile 3 Hollanda Şampiyonluğu (1981-82, 1982-83, 1984-85)
  • Ajax ile 3 Hollanda Kupası (1982-83, 1985-86, 1986-87)
  • Milan ile 2 Şampiyon Kulüpler Kupası (1988-89, 1989-90)
  • Milan ile 2 Kıtalararası Kupa (1988-89, 1989-90)
  • Milan ile 2 Süper Kupa (1988-89, 1989-90)
  • Milan ile 3 İtalya Şampiyonluğu (1987-88, 1991-92, 1992-93)
  • Milan ile 3 İtalya Süper Kupası (1987-88, 1991-92, 1992-93)
  • Hollanda milli takımı ile 1 Avrupa Şampiyonluğu (1988)
Bireysel Başarılar
  •  1 kez FIFA Dünyada Yılın Futbolcusu (1992)
  • 2 kez World Soccer dergisi Dünyada Yılın Futbolcusu (1988, 1992)
  • 3 kez UEFA Avrupa'da Yılın Futbolcusu (1989, 1990, 1992)
  • 3 kez IFFHS Dünya'da Yılın Futbolcusu (1988, 1989, 1990)
  • 1 kez Altın Ayakkabı (1985-86)
  • 1 kez Avrupa Kupası Gol Krallığı (1988)
  • 4 kez Hollanda Ligi Gol Kralı (1983–84, 1984–85, 1985–86, 1986–87)
  • 2 kez İtalya Ligi Gol Kralı (1989–90, 1991–92)

Franz Beckenbauer

(Doğum: 11 Eylül 1945 / Münih, Batı Almanya)

(Libero, Defansif Orta Saha)

Tam ismi "Franz Anton Beckenbauer" olan Alman futbolunun bu efsane ismi, futbolda libero kavramının gelişmesine çok büyük katkılar yapmış bir oyuncu. Franz kariyeri boyunca defansta yada defansif orta saha pozisyonunda oynamasına rağmen oyunu geriden yönetmesi, iyi top kullanması ve liderlik özellikleri sayesinde "Kayzer" lâkabını almış biri. Kayzer lâfı Türkçemizde de Germen İmparatorluğu zamanındaki Alman imparatorlarına verilen tarihi ünvan. Birçok kişi için Alman futbolunun yetiştirdiği gelmiş geçmiş en iyi oyuncu olarak görülür Kayzer.

2 kere Avrupa'da Yılın Futbolcusu ödülü alan, Batı Almanya adına 103 maça çıkıp 3 Dünya Kupası'nda forma giyen, hem oyuncu hem de teknik direktör olarak Dünya Kupası kaldıran, kulüp kariyerinde 3 Şampiyon Kulüpler Kupası, bir de Kupa Galipleri Kupası bulunan Beckenbauer gerçekten de en iyilerden. IFFHS'nin Avrupa'da Yüzyılın Oyuncusu seçiminde Cruijff'un arkasından ikinci, Dünya'da Yüzyılın Oyuncusu seçiminde ise Pele ve Cruijff'un ardından üçüncü olmuştur. FIFA'nın yüzüncü yıl dolayısıyla Pelé'ye yaptırdığı "Yaşayan En İyi 125 Futbolcu" listesinde de yer almaktadır.


"Takım oyunu oynayan bir adam olarak, bireysel olarak
bu kadar yükseklerde tutulmaktan biraz rahatsız oluyorum."


Futbola Başlangıç
Futbola mahallesinin takımı SC Münih ile başlayan ve 1959 yılında Bayern Münih altyapısına katılan Franz Beckenbauer'ın asıl tuttuğu takım Fritz Walter'li 1860 Münih'ti. Fakat 14 yaşaltı turnuvasında Bayern'in dikkatini çekmişti. Orta sahada forma giyerek iyi bir performans ortaya koymuştu. Bu sırada Almanya genç milli takımında oynamaya da devam ediyordu. 18 yaşındayken hamile kalan kız arkadaşıyla evlenmeyi reddettiği için futbol federasyonu tarafından takımdan çıkarıldı. Fakat daha sonra dönemin Genç Milli takım antrenörü Dettmar Cramer'in araya girmesiyle affedildi.

O zamanlar Bayern Münih, sadece bölgesel ligde yer alan bir takımdı. Takımının Bölgesel Güney Ligi'nde Stuttgart Kickers ile yaptığı maçta ilk kez A takım formasını sol açık olarak sırtına geçirdi. Takvimler 5 Haziran 1964'i gösteriyordu ve Franz daha 19 yaşındaydı.

Bayern'in Yükselişi ve 66 Dünya Kupası
Beckenbauer Bayern ile sadece bir sezon Bölgesel Lig'de forma giydi. Ardından aynı sezonun sonunda Bayern takımı Bundesliga'ya yükseldi. Takım daha yükseldiği sezon olan 65-66 sezonunda lig üçüncüsü olmayı becerdi ve Almanya Kupası'nı müzesine götürdü. Bu sayede Kupa Galipleri Kupası'na katılamaya hak kazandı. Üstelik şampiyonun sadece üç puan gerisinde sezonu bitirmişlerdi. Bu tarihten itibaren Alman futbolunda devrim yaşanıyor, o zamana kadar hiç başarılı olamamış Bayern, bu tarihten itibaren Batı Almanya'nın en büyüğü olma yolunda ilerliyordu. Franz ise ilk kez sezonun başında milli takım forması giyiyordu. Sezon sonunda yaklaşan Dünya Kupası kadrosuna da çağırıldı ve İngiltere'nin yolunu tuttu.

66 Dünya Kupası Beckenbauer ve Batı Almanya için çok iyi başladı. Bu turnuvada orta sahada, defansif orta saha olarak oynayan Franz daha ilk maçta İsviçre'ye iki gol attı ve maçı Batı Almanya 5-0 kazandı. Daha sonra Arjantin ile beraber kalan, İspanya'yı 2-1 yenen takım çeyrek finale yükseldi. Uruguay'a karşı 4-0 kazanılan çeyrek final maçında da golünü atan Beckenbauer, yarı finalde Sovyetler'i de boş geçmedi. Maç 2-1 kazanıldı ve Batı Almanya finalde ev sahibi İngiltere ile karşılaştı. Final maçında normal süre 2-2 berabere bitti. Batı Almanya'nın golü 89. dakikada gelmişti. Uzatmalarda çizgiyi geçmeyen bir golle 3-2 geriye düşen Batı Almanya daha sonra bir gol daha yedi ve 4-2 kaybederek kupadan oldu. Beckenbauer turnuvanın en iyi genç oyuncusu seçildi.

"O zamanların en iyi oyuncusunu Bobby Charlton'ı tutmakla görevlendirilmiştim. Bobby daha sonra bana Alf Ramsey'nin kendisine <şu yakışıklı Alman çocuğa dikkat et> dediğini söyledi. O da beni tutmuş."


Kupa Galipleri Kupası ve İlk Şampiyonluk
66-67 sezonunda Bayern ligde pek başarılı olamadı. Sürpriz bir şekilde ligi kazanan Braunschweig tüm Batı Almanya'yı şaşırttı. Bayern ligi altıncı bitirdi ama ilk kez oynadığı Avrupa Kupaları'nda ilk kupasını alacaktı. Tatran, Shamrock Rovers, Rapid Viyana, Standart Liege gibi takımları geçen Bayern finalde İskoç temsilcisi Rangers ile karşılaştı. 0-0 biten normal sürenin ardından uzatmalarda Roth ile gelen tek golle Bayern kupayı müzesine götürdü.

67-68 sezonunda ise takım beşinci olarak istediğini alamadı. 68-69 sezonunda ise takım çok başarılı bir performansla yükselişinin ikinci safhasına geçti. Takım kaptanlığına getirilen Beckenbauer ve özellikle de Gerd Müller'in oyunu ile takım 2 puanlı sistemde en yakın rakibine 8 puan fark atarak şampiyon oldu. Bu süre zarfında Franz bir defansif orta saha oyuncusu olarak geriden oyun kurarak ve hücuma destek vermeye başladı.

69-70'de yine şampiyonluk mücadelesi yapıldı ama Mönchengladbach şampiyon oldu. Avrupa macerası da kısa sürdü ve daha ilk turda St. Etienne, Bavyera temsilcisini saf dışı bıraktı.

"Kuvvetli olan kazanmaz, kazanan kuvvetli olur."

1970 Dünya Kupası
Dünya Kupası'nda ilk üç maçta Peru, Bulgaristan ve Fas'ı yenerek çeyrek finale çıkan Batı Almanya geçen Dünya Kupası finalinde yenildiği İngiltere'yi 3-2 ile geçti ve Beckenbauer bu maçta bir de gol attı. Bu turnuvada geçen kupadaki gibi defansif orta saha mevkisinde oynuyordu. Yarı finalde "Yüzyılın Maçı" olarak adlandırılan İtalya-Batı Almanya maçı oynandı. İtalya 89'uncu dakikaya kadar maçı 1-0 önde götürdü fakat Beckenbauer'li Batı Almanya Schnellinger'in ayağından bulduğu golle maçı uzatmaya götürdü. Heyecan kasırgası olarak süren maçta Müller takımını 2-1 öne geçirdi ama Burgnich, İtalya adına skoru eşitledi. Altı dakika sonra da Riva ile İtalyanlar 3-2 öne geçti. Dakikalar 110'unu gösterdiğinde Müller Batı Almanya'yı umutlandırdıysa da hemen bir dakika sonra Rivera skoru belirledi: 4-3. Batı Almanya bu maçın ardınan üçüncülük maçında Uruguay'ı 1-0 ile devirerek turnuvayı üçüncü olarak noktaladı.



"Pele futbol tarihindeki en büyük oyuncuydu ve hâlâ da öyle. Futbolu başkalarının ulaşamayacağı bir mükemmellikle oynardı. P-E-L-E. Bu dört harf futbolun en güzel tarafında yer alıyor."



Şampiyonlar Şampiyonu Bayern ve Batı Almanya'nın Şampiyonlukları
70-71'de bir önceki sezon olduğu gibi Bayern, Mönchengladbach'ın ardından ikinci oldu, fakat bu sefer Almanya Kupası'nı kazanarak teselli buldu.

71-72 sezonunda Bayern, Müller'in 40 gol attığı sezonda şampiyon oldu. Aynı sezon kupa galipleri kupasında ise yarı finale kadar çıkıldı. Ertesi sezon Bayern'in üst üste ikinci şampiyonluğu geldi. 2 puanlık sistemde en yakın rakipleri Köln'e 11 puan fark attılar. Şampiyon Kulüpler Kupası'nda ise çeyrek finalde daha sonra kupayı alan Cruijff'lu Ajax'a toplamda 5-2 yenildiler.

1971 yılında milli takım kaptanlığına seçilen Franz'ın Batı Almanya'sı elemeleri rahat geçmişti. Grupta Polonya, Türkiye ve Arnavutluk vardı. Bu gruptan lider çıktılar. Çeyrek finalde ise İngiltere'yi 3-1 ve 0-0'lık sonuçlarla eleyerek, dörtlü finale kaldılar. Yarı finalde Belçika'yı 2-1, finalde Sovyetler'i 3-0 yenerek kupaya uzandılar. Beckenbauer'in kaptan olarak ilk kupasına uzandı.

73-74 sezonunda Bayern, Almanya'nın en büyüğü olmaya devam etti. Üç kez üst üste şampiyon olan takım Şampiyon Kulüpler Kupası'nda ise finalde ilk maçta 1-1 berabere kaldıkları Atletico Madrid'i, tekrar maçında 4-0 yenerek ilk kez Şampiyon Kulüpler Kupası'nı evlerine götürdüler. Kupa kaptan Beckenbauer'in ellerinde yükseliyordu. 1974'te Batı Almanya futbolu Avrupa'da tavan yapmıştı ve 1974 Dünya Kupası'ndaydı sıra.

1974 Dünya Kupası ülkede yapılıyordu ve Batı Almanya en büyük favoriler arasındaydı. Lakin Hollanda fırtına gibi eserek Almanya'ya büyük rakip oldu. İlk turu rahat geçen Batı Almanya, grubun son maçında Doğu Almanya'ya 1-0 yenilerek büyük tepki topladı. Hatır şikesi olduğu hâlâ düşünülmektedir. Fakat Batı Almanya ikinci olarak başka bir şeyi daha hesaplamıştı belli ki. Arjantin, Hollanda ve Brezilya'nın yanına dördüncü olmaktansa, bu ikincilik sayesinde Polonya, İsveç ve Yugoslavya ile eşleştiler. Bu grubu 3'te 3 yaparak bitirdiler ve finalde Hollanda ile karşı karşıya geldiler. Bu unutulmaz finalde de daha 2'inci dakikada 1-0 geriye düşmelerine rağmen maçı 2-1 kazandılar ve kupanın sahibi oldular. Beckenbauer de bu takımın kaptanıydı. Bu kariyerinin zirvelerinden biri olmuştu.


"Hollanda takımı daha cesur ve daha yaratıcı oyunculardan kuruluydu, ama daha disiplinsizdiler. Rakiplerine kendilerinin daha iyi olduklarını göstermek ve hissettirmek istiyorlardı, ama gol atmayı ve oyunu kontrol etmeyi unuttuyorlardı."



Bayern Seriye Devam Ediyor
74-75 sezonunda ise büyük bir düşüş ve rehavet gerçekleşti. Takım ligi 10. sırada bitirdi. Yine de bir önceki kupanın son şampiyonu olmalarından dolayı katıldıkları Şampiyon Kulüpler Kupası'nda bu kez Leeds'i 2-0 ile geçip kupayı bir kez daha aldılar. 75-76 sezonunda ise lig üçüncüsü olarak biraz toparlandılar ve bir kez daha Şampiyon Kulüpler Kupası'nı kazanarak kupayı müzelerinde saklama şansına eriştiler. Bu kez de St. Etienne, Bayern'in kurbanı olmuştu. Aynı sene Kıtalararası Kupa da Bayern'indi.

76 yılında oynanan Avrupa Şampiyonası'nda da Batı Almanya'nın kaptanlığını yapan Beckenbauer, bu turnuvadan boynu bükük ayrıldı. Finalde penaltılarla Çekoslovakya'ya yenildiler. Panenka o ünlü penaltısını gole çevirmişti...

76-77 sezonunda Franz son kez Bayern forması giydi ve takım yedinci oldu. Avrupa'da da bu sefer işler istenilen gibi gitmemişti. Bayern çeyrek finalde Dinamo Kiev'e elenmişti. Bu sezondan sonra Franz Beckenbauer kendisine Kuzey Amerika Futbol Ligi takımlarından Cosmos'un teklif ettiği astronomik ücreti kabul etti ve Yeni Dünya'nın yolunu tuttu...


"Gerd tek doğru seçimdi. Başkası yoktu. Bayern ne kazandıysa Gerd'e şükretmeli."


ABD-Batı Almanya-ABD Üçgeni
1977 sezonu ile birlikte Amerika'da oynamaya başlayan Franz Beckenbauer ilk sezonunda takımına şampiyonluğu getirdi. Ahmet ve Nasuh Ertegün kardeşlerin kurduğu ve finansal destek sağladığı Cosmos takımı Beckenbauer ile birlikte Pele, Carlos Alberto, Chinaglia, Stephen Hunt ve eski Galatasaraylı Yasin Özdenak gibi isimleri kadrosunda barınyordu.

1978'de tekrar şampiyon olan takımdan Pele ayrılmıştı ama Neeskens ve Wim Rijsbergen katılmıştı. Bu sırada Batı Almanya'nın 1978 Dünya Kupası kadrosuna çağırılmadı. 1979'da şampiyon olamadılar ama 1980 sezonunda tekrar şampiyonluğu elde ettiler. Sezon sonunda Beckebauer tekrar Almanya'ya dönmek istedi ve Hamburg'a imza attı.

Artık 35 yaşında olan Beckenbauer, Bayern'deki Breitner'ın darbesi üzerine eski takımı yerine imza attığı Hamburg'da iki sezon geçirdi. İlk sezonda (1980-81) ikinci olan takım, ikinci sezonda (1981-82) Bayern Münih'in ve ikinci Köln'ün önünde şampiyonluk yaşadı. Avrupa'da ise bir UEFA üçüncü turu, bir de UEFA finali gördü ve Göteborg'a kaybetti. İki sezonda sakatlıklar dolayısıyla sadece 28 maçta forma giyebildi.

38 yaşındayken ABD'ye dönen Franz, bir sezon daha Cosmos kadrosunda yer aldı ve sezon sonunda aktif futbol yaşamına nokta koydu. Bu sezon Cruijff ile de birlikte oynamışlardı.

"1974 Dünya Kupası'na şükürler olsun ki, dört yıl Amerika'da futbol oynayabildim."


Teknik Direktörlüğü ve İdari Görevleri
Jupp Derwall'in istenilen başarıyı gösterememesi üzerine futbolu bıraktıktan sadece bir sene sonra 1984'te Batı Alman milli takımının başına getirilen Franz Beckenbauer, Dünya Kupası elemelerini başarıyla geçti. 1986'daki Dünya Kupası'nda teknik direktör olarak ilk başarısını elde eden Franz, finalde Arjantin karşısında Maradona'ya engel olamadı ve keyifli geçen maçı 3-2 kaybetti.

Bundan sonra milli takımı başında devam eden Franz, 1988 Avrupa Kupası'nda şampiyon Hollanda'ya elenerek kupayı dördüncü tamamladı. 1990 Dünya Kupası elemelerini geçen takım 1990 Dünya Kupası'nda İtalya'ya başarı için gitti. Batı Almanya finalde Arjantin'den rövanşı Brehme'nin penaltıdan attığı golle 1-0 aldı ve kupanın sahibi oldu. Bu başarı ile Beckenbauer, kupayı hem futbolcu hem de antrenör olarak alan iki isimden biri (Diğeri Mario Zagallo), kupayı hem kaptan hem de antrenör olarak alan tek oyuncu oldu.

1990-91 sezonunda Marsilya'nın teklifini kabul eden Beckenbauer, takımına Fransa şampiyonluğunu getirdi. Papin'in 23 golüyle iyi futbol oynayan bir Marsilya takımı yarattı. Kaldı ki yarattığı takım iki sene sonra bu kupayı alacaktı. Sezon sonunda Almanya'ya dönmek istediğinden takımı bıraktı.

1993 yılının Aralık ayında Bayern'in başına geçen Franz, takımı şampiyon yaptı ve 1994 yılında teknik adamlığı bırakıp Bayern'in başkanı oldu. Ardından iki sene başkanlığı yürüttü ve kulubün şirketleşme süreci sonucunda başkanlığı bıraktı. 1996'da tekrar takımın başına geçti ve takım ile finalde Bordeaux'u 2-0 ve 3-1 yenerek, UEFA Kupası'nı kazandı.

1996-98 sezonları arasında tekrar başkan oldu fakat 1998'te Alman Futbol Federasyonu asbaşkanı olunca görevi bıraktı. Sonra tekrar takıma başkan oldu ve 2009'a kadar başkanlık yaptı. 2009'da yerini eski arkadaşı Uli Höness'e bıraktı. Hâlen Bayern Münih camiası üzerinde sözü geçerlidir ve hayatının her alanında saygı duyulan bir kişiliktir.


"İtalya 90 benim yaşadığım en önemli Dünya Kupası'ydı diyebilirim.
Bir takımı zafere götürmekten daha iyi bir şey yok."



Futbol Dışında
İşçi sınıfına mensup Baba Franz Beckenbauer, oğlunun futbol oynamasına kızan bir babadır. Savaş zamanında yıkık-harap bir Münih'te büyüyor olması hırslı ve azimli kişiliğinin kaynağıdır belki de.

Hayatı boyunca üç kere evlenen (Brigitte Beckenbauer, Sybille Beckenbauer, Heidi Burmester) Franz'ın bu evliliklerden üç oğlu, iki kızı bulunuyor. Şu an üçüncü eşi Heidi Burmester ile Müni'te yaşıyor. Oğullarından Stefan profesyonel bir futbolcu.

Son derece zeki, akıllı ve politik kararlar vermeyi bilen biri olarak tanınan Franz, yönetici özellikleriyle futbolun içine girdiğinden beri Almanya'ya yön vermekte olan birisi. Özel hayatında şık giyinmeye özen gösteren Beckenbauer, aynı zamanda kitap okumayı ve felsefeyi seven bir entelektüel. Zaman zaman paraya düşkünlüğü sebebiyle eleştiri oklarını üstüne de çekmiştir yine de. Para yüzünden iki single çıkarmışlığı bile var. (Yan resimde) Bu konuları şöyle bir üstünden geçmiş olalım, ama Klasik Futbol'da bu olaylar daha çok tartışılır elbet.

Kişisel Görüşüm
Beckenbauer izlemeye doyamayacağınız adam. Libero denen pozisyonu stoperlerin arkasını süpüren adamdan, ofansa katkıda bulunan oyun kuran adama çevirdiği için bile dünyanın en büyük oyuncularından biri sayılabilir. Oldukça zeki bir adam olduğunu oyunu okuyuşuyla da gösteren Franz Beckenbauer, çok iyi de bir pasör. Uzun paslar da iki adam tanırım o dönemlere dair, biri Beckenbauer diğeri ise Overath. İkisi de aynı Batı Almanya takımının elemanı. Alman futbolu o olmadan başka bir futbola dönüşebilirdi gerçekten. Löw ile tekrar iyi oynayan bir takım kuran Almanlar, 90 ve 2000 arasındaki dönemde beni bezdirmişlerdi. 70'li yılların Beckenbauer'li takımı ise durağanlıktan çok uzak. Franz da o takımın kaptanı ve gerçekten de bana göre "Gelmiş Geçmiş En İyi 5 Oyuncu" içinde yer alması gerek.

"Dünyanın geri kalanı kusura bakmasın ama önümüzdeki
birkaç yıl yenilmeyeceğiz."
- 1990 Dünya Kupası Şampiyonluğundan sonra...







İstatistikler (Oyuncu Olarak)
Kulüp İstatistikleri
Sadece lig maçları göz önüne alınmıştır.


Sezon / Yıl
Oynadığı Kulüp
Maç
Gol

1965-66
Bayern Münih
33
4

1966-67
Bayern Münih
33
2

1967-68
Bayern Münih
28
4

1968-69
Bayern Münih33
2

1969-70
Bayern Münih34
6

1970-71
Bayern Münih33
3

1971-72
Bayern Münih34
6

1972-73
Bayern Münih34
6

1973-74
Bayern Münih34
5

1974-75
Bayern Münih33
1

1975-76
Bayern Münih34
5

1976-77
Bayern Münih33
3

1977
New York Cosmos
15
4

1978
New York Cosmos27
8

1979
New York Cosmos12
1

1980
New York Cosmos26
4

1980-81
Hamburg
18
0

1981-82
Hamburg
10
0

1983
New York Cosmos25
2

Liglere Göre İstatistik
  • Batı Almanya: 424 maç, 47 gol
  • ABD: 105 maç, 19 gol
Milli Takım İstatistiği
  • 103 maç, 14 gol
Tüm Maçlar Dahil İstatistik
  • 529 maçta, 66 gol

Şampiyonluklar / Kupalar
  • Batı Almanya Millî Takımı ile 1 kez FIFA Dünya Kupası (1974)
  • Batı Almanya Millî Takımı ile 1 kez UEFA Avrupa Şampiyonluğu (1972)
  • Batı Almanya Millî Takımı ile 1 kez FIFA Dünya Kupası Finali (1966)
  • Batı Almanya Millî Takımı ile 1 kez FIFA Dünya Kupası Üçüncülüğü (1970)
  • Batı Almanya Millî Takımı ile 1 kez UEFA Avrupa Şampiyonası Finali (1976)
  • Bayern Münih ile 3 kez Şampiyon Kulüpler Kupası (1973-74, 1974-75, 1975-76)
  • Bayern Münih ile 1 kez Kupa Galipleri Kupası (1966-67)
  • Bayern Münih ile 1 kez Kıtalararası Kupa (1975-76)
  • Bayern Münih ile 4 kez Almanya Şampiyonluğu (1968-69, 1971-752, 1972-73, 1973-74)
  • Bayern Münih ile 4 kez Almanya Kupası (1965-66, 1966-67, 1968-69, 1970-71)
  • Hamburg ile 1 kez Almanya Şampiyonluğu (1981-82)
  • Cosmos ile 4 kez ABD Şampiyonluğu (1977, 1978, 1980)
Kişisel Başarılar
  • 2 kez Avrupa'da Yılın Futbolcusu Ödülü (1972, 1976)
  • 2 kez Avrupa'da Yılın Futbolcusu Ödülü İkincisi (1974, 1975)
  • 1 kez FIFA Dünya Kupası'nın En Değerli Oyuncusu (1974)
  • 1 kez FIFA Dünya Kupası'nın En İyi Genç Oyuncusu Ödülü (1966)
  • 3 kez FIFA Dünya Kupası Altın 11 Seçimi (1966, 1970, 1974)
  • 2 kez UEFA Avrupa Kupası Altın 11 Seçimi (1972, 1976)
  • 4 kez Batı Almanya'da Yılın Futbolcusu Ödülü (1966, 1968, 1974, 1976)
  • 1 kez ABD'de Yılın Futbolcusu Ödülü (1977)
  • 1 adet FIFA Şeref Madalyası (2004)

Romario

Efsane Futbolcular
Romario de Souza de Faria
"BÜCÜR"


(Doğum: 29 Ocak 1966 / Rio de Janerio, Favela)
(Santrafor)

Romario de Souza de Faria, Rio'nun gettolarında doğmuş, tipik Amerikan rüyası temasının Brezilya versiyonu olan "topçu olup hayatını kurtarmak" eylemini başarıyla gerçekleştirmiş bir adam. Yıldızlar yetiştirmekle şöhretli Brezilya'nın gelmiş geçmiş en büyük golcülerinden biri olması tesedüf değil. Avrupa'da ve Brezilya'da geçirdiği onca yıl boyunca disiplinsiz bir oyuncu olarak anılmasına rağmen, o bu disiplinsizliğine rağmen gollerine hep devam etti.

Bücür lâkaplı Romario'nun kariyerinde 70 milli maçta 55 gol var. Ayrıca 1000 golü aşan Romario, bunu üç ligde, hem de defalarca kez gol krallığı elde ederek becerdi. Hollanda, İspanya, Brezilya, ABD ve Katar gibi ülkeleri dolaştı. Dünya'da yılın futbolcusu seçildi. Dünya Kupası'nın en değerli oyuncusu seçildi ve daha önemlisi o kupayı kaldırdı. FIFA'nın yüzüncü yıl dolayısıyla Pelé'ye yaptırdığı "Yaşayan En İyi 125 Futbolcu" listesinde de yer aldı.

Romario'nun badanacılık yaparak geçinen babasının oturduğu varoş kasabasında başladığı futbol yaşantısında ilk durağı küçük bir takım olan Olaria'ydı. Olaria'da hemen dikkat çeken Bücür, buradan Vasco de Gama'nın altyapısına alındı. Yıl 1981'di ve Romario da 15 yaşındaydı. 85 yılında ilk kez A takıma dahil edildi ve uzun süren bir profesyonel kariyer başlamış oldu.

"Tanrı beni insanlara gollerimle keyif vereyim diye yaratmış."
Vasco Yılları, Olimpiyat Şampiyonluğu ve PSV...Vasco de Gama A Takımı'nda oynadığı ilk sene 21 maçta 11 gole imza atan Romario, milli takım hocalarının da dikkatini çekmeye başlamıştı. Şimdilik 18 yaşaltı milli takımında oynuyordu. 1985 Dünya Gençler Şampiyonası'nda Brezilya kadrosunda yer alırken, Moskova'da bir otelin balkonundan işediği için kadro dışı bırakılıp geri yollandı! Bu eğitimsiz, acemi bir çocuk olduğuna verildi ve daha sonra affedildi.

Romario, ertesi sezon da gollerine devam etti. 1986 yılında çıktığı 40 maçta 30 gol kaydedince Brezilya'nın aranan oyuncularından olmuş ve Avrupa kulüplerinin de dikkatini çekmişti. 1987 yılında da iyi başladığı kariyerinde hızını kesmedi ve 37 maçta 24 gole imza attı. Yıl içinde ilk kez A milli takıma çağırıldı. O sene Vasco ile eyalet şampiyonluğuna da ulaştı. Her şey iyi gidiyordu. 1988 yılı 24 maçta oynadı 16 gole imzattı, takımını yine eyalet şampiyonluğuna ulaştırdı ve bu performansı sebebiyle Brezilya Olimpik Milli takımına çağırıldı. Turnuvaya katılmak üzere hazırlıklara başladı. Bu turnuva 21 yaşındaki Romario için uluslararası bir vitrindi ve o da bu vitrini en güzel golleriyle süslemek istiyordu.

1988 Olimpiyatlarına katılmak için Seul'e uçan Romario'lu Brezilya takımında daha sonradan Brezilya futbolunda önemli yerler edinecek olan Taffarel, Mazinho, Careca, Bebeto, Andre Cruz ve Jorginho gibi oyuncular da bulunuyordu. Bu genç kadro gruplarda üç maçını da kazandı ki, dönemin en iyi takımlarından Yugoslavya'yı da geçmişlerdi. Sonra Arjantin ve Batı Almanya'yı da yenen takım finalde Sovyetler'e uzatmalarda 2-1 yenildi. Ama Romario turnuva boyunca çok tehlikeli olmuş ve 7 golle turnuvanın gol kralı olmuştu. Artık transfer kaçınılmazdı. Son Avrupa Şampiyonu PSV devreye girdi.

PSV'nin transferde birçok rakibi vardı. Bir şekilde öne geçmek için sponsor Phillips devreye girdi. Phillips yöneticileri direk Brezilya'ya uçarak, hükümetle görüştüler. Brezilya devletinin borcundan 7 milyon dolar düşülmesini önerdiler. O zamanlar için oldukça yüksek bir maliyet olan bu para sebebiyle araya giren siyasilerin etkisiyle, Vasco yolladı Romario'yu PSV'ye. Toplam bonservis 7 milyondu ama ne kadarı Vasco'ya gitti ya da gitti mi, bilinmez.
Vasco'dan Hollanda'nın yolunu tutan Romario artık kendine yeni bir hedef belirlemişti. Guus Hiddink'in PSV'sine geldiği ilk sezonda şampiyonluk tadan Romario, 24 maçta 19 gole imza atarak gol kralı olmuş, iyi bir performans göstermişti. Sadece attığı gollerle değil; şık ve kıvrak çalımları, göze hoş gelen süratli futboluyla da Hollandalıların sevgilisi olmuştu bücür. Takımı adına Şampiyon Kulüpler Kupası çeyrek finalinde Real Madrid'e attığı gollerle (biri ilk ayakta, biri ikinci ayakta) dikkat çekmişti. Artık son şampiyon kadrodaki Gilhaus yerine ilk 11'in değişmez ismi olmuştu. Öyle ki, bunu anlayan Gilhaus İskoç takımı Aberdeen'e geçmişti. Sezon sonunda Brezilya milli takımıyla Kupa Amerika'ya da uzanan Romario milli takımlar bazındaki ilk başarısını da kazanmış oldu. Üstelik final maçının tek golünü atıp bir anlamda ülkesine kupayı getiren adam olmuştu.

1989-90 sezonu Romario'nun ikinci sezonuydu ve bazı sakatlıklar yaşamasına rağmen 20 maçta 24 gole imza attı. Bir kez daha gol kralı oldu fakat Mart ayında ayağının kırılması nedeniyle 2,5 ay oynaması daha fazla gol atmasını, belki de PSV'nin şampiyonluğunu engelledi. O sene takım şampiyonluğu Ajax'a kaptırdı ama Hollanda Kupası'nı aldı. Bu arada sezon içinde takım Şampiyon Kulüpler Kupası'nda ikinci kez üst üste çeyrek finale kadar gelmiş ama bu sefer de Bayern'e elenmişti. Romario burada da attığı gollerle dikkat çekmişti. 6 golle, Marsilya'lı Papin ile beraber gol kralı oldu.

Bu performansıyla Brezilya'nın 1990 Dünya Kupası kadrosuna çağırılan Romario ve takımı işler iyi gitmedi. Brezilya en kötü turnuvalarından birini yaşayıp, ikinci turda turnuvaya veda etti. Romario, Careca ve Müller'in ardından yedek bekledi; sadece 66 dk forma giyebildi.

1990-91 sezonunda PSV, hocası Hiddink'i Fenerbahçe'ye yollamış ve yerine başka bir kariyerli teknik adam Bobby Robson'u getirmişti. Başarısız geçen Dünya Kupası'nın ardından kulüp kariyerine dönen Romario, PSV ile tekrar şampiyonluk elde etti. 25 maçta 25 gole imza atarak üçüncü kez üst üste gol kralı oldu (Bergkamp ile gol krallığını paylaştı) ve değerini iyice arttırdı. Buna karşın Kupa Galipleri Kupası'nda oynayan takım daha ilk turda Montpellier'e elenerek kazaya kurban gitti.

1991-92 sezonunda Romario teknik adam Bobby Robson ile sorunlar yaşıyordu. Robson'ın tüm uyarılarına rağmen sezon öncesi kampa katılmamış ve Brezilya'da tatilini geçirmişti. Geldiğinde ise ailevi problemleri olduğunu öne sürmüştü. Sonunda kazanan Romario oldu. Yönetim Romario'nun gitmesini sitemiyordu, aynı şekilde Robson da bunu istemiyordu. Romario'ya tavizler verildi. Romario sezon başında bir hazırlık maçında bileğinden sakatlanıp 3 ay takımdan uzak kaldı. Sezon boyunca sakatlıklarla boğuştu ve sadece 14 maçta forma giyebildi. Ama bu 14 maçta 9 gol bulmayı da becerdi.
Takım sezon sonunda ikinci kez üst üste şampiyon oldu, Şampiyon Kulüpler Kupası'nda ikinci turda Anderlecht'e elendiler.

1992-93 sezonunda sağlığına tekrardan kavuşan, Bobby Robson'un Sporting Lizbon'a geçişi ve yerine Hans Westerhof'un gelişiyle iyice rahatlayan Romario 26 maçta 22 gole imza attı. Buna rağmen takımı Feyenoord'un 3 puan ardında kaldı ve ikinci oldu. Romario Hollanda'daki misyonunu tamamlamış görünüyordu. Beş sezon boyunca toplamda 150'den fazla gol atmış ve üç şampiyonluk yaşamıştı. Talibi ise İspanyol devi Barcelona'ydı. Romario ile yönetimin arası zaten açıktı. Yönetim artık onu paraya çevirmek istiyordu. Romario Barcelona'nın yolunu tutarken, PSV'de yeni Brezilyalısını bulmuştu: Nazario Luis de Lima "Ronaldo."

"Sahaya girdiğimde ne yapacağımı biliyorsam neden antreman yapayım ki?"

Barcelona ve 1994 Dünya KupasıJohan Cruijff'un mutlaka istediği Romario, 1993-94 sezonunda 4 milyon dolar artı PSV ile bir seri hazırlık maçı teklifiyle Barcelona takımına dahil oldu. Dünya'nın en iyi forvetlerinden birini bu fiyata almak Barcelona'yı bir hayli keyiflendirmişti elbette. İlk 11'in değişmez oyuncusu olan Romario, Şampiyon Kulüpler Kupası'nda iyi gidiyordu. Rüya Takım olarak nitelendirilen Barcelona, finale kadar çıktı ama Milan'a 4-0 yenildi. Oyuncu sezon boyunca 33 maçta 30 gol kaydetti. Barcelona şampiyon olurken, Romario bu sefer de La Liga gol kralı olmuştu. Kariyerinin zirvesindeydi ve dünyanın en iyi forvetlerinden biri olarak gösteriliyordu.

1994 Dünya Kupası'nda da en büyük yıldız adayıydı. 1992 yılının Aralık ayından beri milli takım forması giymiyordu. Parreira'yla da ağız dalaşına girmişti bu yüzden de Parreira onun huzur bozduğuna inanıyordu. Fakat sonra geri adım atıp, özür dileyen Romario, 9 ay sonra 1993'ün Eylül ayında kadroya dahil edildi.
Carlos Alberto Parreira yönetiminde Romario, Bebeto'nun forvetteki ekürisi oldu. 1988 Olmipik Milli Takımı'nda da beraber olan bu ikili büyük bir uyum ve başarı gösterdiler. Turnuvadan önce babasının kaçırılması nedeniyle zor günler yaşayan Romario (ki daha sonra babasının parasız kaldığı ve kendini kaçırttığı söylenmişti) ve yine eşinin saldırıya uğraması nedeniyle kahrolan Bebeto, ABD'de Brezilya'yı yönlendiren isimler oldular. İlk önce İsveç, Rusya ve Kamerun'un olduğu gruptan çıkan Sambacılar, daha sonra ikinci turda ABD'yi, çeyrek finalde Hollanda'yı, yarı finalde ise İsveç'i eleyip finale kaldılar.Finalde Arrigo Sacchi'nin "yakışıklı futbol" fikriyle evrilen İtalyası ile karşılaşan Brezilya, diğer maçlardaki kadar etkili olamadıysa da, oyundan kopmayarak maçı tamamladı. 0-0'ın ardından uzatmalarda da gol olmadı ve penaltılara kalan finalde Romario golünü yazdı. Penaltı kaçıran diğer süper star; İtalyan Roberto Baggio ise takımını kupadan etti. Romario takımının en golcüsüydü ve 5 golle turnuvayı gol krallığında ikinci sırada tamamladı. Dünya Kupası'nı kaldırarak daha büyük bir zafere imza atmıştı zaten. FIFA da onu Dünya'da Yılın Futbolcusu seçmişti.

Bu büyük zaferin ardından Romario uzun süre inzivaya çekildi. Kutlamalar ve tatil derken Barcelona'ya döndüğünde eski performansında değildi. Bir sene önce dünyanın en iyi hocası dediği; disiplin ve sistemli çalışmaya inanan teknik direktör Johan Cruijff'un gözünden düşmeye başladı. Cruijff ondan topu daha az ayağında tutmasını, şahsi oynamayı azaltmasını istiyordu. İkinci sezonunda sakatlıklarının da etkisiyle (gözünden ve dizinden ameliyat oldu) ligin ilk yarısında 13 maça çıktı ve 4 gol attı. Fakat Romario bunun yanında antremanlara geç kalmasının ve her gece, gece kulüplerine gitmesinin mazur görülmesini, Rio festivaline katılmayı ve daha şahsi oynamayı istiyordu, Brezilya'yı özlemişti. Barcelona teknik direktörü Cruijff ise sistem oyuncularını ve problem yaratmayan isimleri kadrosunda istiyordu. Romario'nun pası tercih etmeyen, fazla çalımcı oyununu da tercih etmiyordu. Belki de bir tek o Romario'yu gönderebilirdi takımından. Daha sezon bitmeden Ocak ayında Cruijff ve Barcelona ile yollar ayrıldı. Romario'ya Flamengo yolu göründü. Hava alanında binlerce taraftar tarafından karşılandı.

"O bir çizgi film kahramanıdır."
- Jorge Valdano.
Flamengo-Valencia-Flamengo-Valencia-Flamengo1995'te özlediği ülkesine dönen Romario aynı sezon Flamengo ile 37 maça çıktı ve 33 gol attı. Aynı sene takımında 10 numara tartışmasına sebep oldu. Kendisine verilen 10 numarayı Zico'nun forma numarasına hürmeten giymedi ve diğer futbolculara da aynısını önerdi. Daha sonra ise Zico'ya yapmadığını bırakmayan kendisi olacaktı.

Ertesi sene ise 1996'da 22 maçta 26 gol atarak hâlâ müthiş Romario olduğunu gösterdi. Bu sırada İspanya'dan başka bir ekip Valencia, problemli karakterine rağmen Romario'yu transfer etmek için düğmeye bastı. Devre arasında sezon sonuna kadar Valencia'ya imza atan Romario sadece 5 maç oynadı ama 4 gol attı. Teknik direktör Luis Aragones ile sürtüşmeler yaşamıştı. Bunun sonucunda kadro dışı kaldı ve bavulunu toplayıp Brezilya'ya gitti. Zorunlu bir şekilde kiralık olarak Flamengo'ya geri döndü ve 1997 sezonunda 23 maçta 21 gol attı. Brezilya milli takımı ile ise Kupa Amerika ve Konfederasyon Kupası alınmıştı. Üstelik Konferasyon kupasında 7 golle gol kralı olmuştu Romario. Bu sayede Valencia tekrar çağırdı onu. Teknik direktör Aragones gitmişti. Romario bu sefer 4 maça çıktı ve 1 gol attı. Valencia'da istediği ortamı bulamamıştı ve işler de iyi gitmiyordu. Devre bitmeden bir kez daha Flamengo'ya döndü Romario. Rahat olduğu yer ülkesi Brezilya'ydı. Burada antrenmanlara çıkmayacak, futvoley oynayacak, gece kulüplerinde dağıtabilecek buna rağmen gollerine devam ettiği için vazgeçilemeyecekti.

Flamengo forması ile 1998'de 28 maçta 24 gol attı. Buna karşın sezon biterken Mayıs ayında diz arka bağları kopan yıldız oyuncu milli takımın 1998 Dünya Kupası aday kadrosuna çağırılmadı. 1997 yılında Kupa Amerika'yı alan ve aynı sene FIFA Konfederasyon Kupası'nı kazanan takımın banko santraforu, Brezilya'nın büyük yıldızıydı. Romario sakatlığının geçtiğini söylediyse de Zagallo onu tekrar kadroya çağırmadı. Bu durum, teknik direktör Zagallo ile mahkemelik olmasına kadar giden bir duruma yol açtı. Romario performasına ve iyileşmesine (ya da iyileştiğine inanmasına) rağmen milli takıma alınmamasına kızmış ve Brezilya'da bir barın tuvaletine Zagallo'nun klozete oturmuş bir şekilde karikatürünü çizdirmiş, altına da imzasını atmıştı. Hatta teknik menajer Zico da ona tuvalet kağıdı uzatıyordu. Zagallo ve Zico bunun üzerine dava açmış ve de kazanmışlardı. Resmi sildirmişlerdi. (Resim aşağıda) Sonuçta artık milli takımda Romario yoktu ve Brezilya milli takımı finalde Fransa'ya 3-0 yenilecekti...

1999'da 34 maçta 29 gol atarak, tartışmalı karakterine rağmen, sportif klasını sayısız kez olduğu gibi bir kez daha ıspatladı Romario. Takımı sonradan adı Sudamericana'ya çevirilen Mercosur Kupası'nı aldı, Romario gol kralı oldu.
Adı yine Avrupa kulüpleriyle anılmaya başlamıştı. Inter, Lazio, Fenerbahçe ve Ajax adaylar arasında gösteriliyordu. Hem de 33 yaşında olmasına rağmen. Fakat bu sefer takımının Juventude'ye 3-1 yenildiği maçın ardından bir gece kulübünde sabahlaması üzerine takımdan kovuldu. Arızalıkta Romario'dan pek de aşağı kalmayan takımın diğer yıldızı forvet Edmundo, "biz üzüntüden sabahlara kadar uyuyamazken, o gece kulüplerinde sabahlıyor. Bu kabul edilemez" diyordu. Avrupa kulüplerinin de gözünden bir kez daha düştü Romario.

"Ben para gibiyim. Eninde sonunda insanlar içten içe beni seviyorlar."


Yine Tekerrür: Vasco de Gama ve Yurt Dışı
Romario 2000 yılında ilk göz ağrısı Vasco de Gama'ya döndü. İlk sezonunda 44 maçta 39 gol attı ve takımını tek başına Brezilya Serie A şampiyonu yaptı. Aynı sene takımı Mercosur kazanınca, Romario iki sene üst üste farklı takımlarla hem gol kralı olmuş, hem de bu kupaya ulaşmış oldu. 2001 sezonunda 27 maçta 34 atarak yine gol kralı olurken, 2002 sezonunda ise 32 maçta 23 gol attı. Daha sonraki durak Fluminense'ydi. 2003 sezonunda 22 maçta 15 gol attı. 2002 Dünya Kupası kadrosuna disiplinsiz olduğu gerekçesiyle Scolari tarafından alınmadı. Brezilya şampiyonluğa ulaştı.

Katar takımı Al-Saad'ta 2002-03 sezonu geçirdi. Sadece 3 maçta forma giydi ve Fluminense'ye dönüp 21 maçta 13 gole ulaştı. 2004'te ise 13 maçta 5 gol attı. Fluminenseli bir taraftarı dövmüşlüğü de var bu sezon içinde. 2005'te sözleşmesinin bitmesinin ardından bir kez daha Vasco de Gama'ya döndü ve iki sezon burada forma giydi. İlk sezonunda 31 maçta 22 gol atıp gol kralı olduğunda 39 yaşındaydı. İkinci sezonun başında takımın deplasman maçlarına gitmek istemediğinden (!) yönetimle anlaşmazlığa düştü. Sadece kupa maçlarında oynayıp 11 maçta 9 gol kaydetmişken, ABD takımlarından Miami FC'ye imza attı. 23 maçta 18 golle başarılı bir sezon geçirdi. 2006-07 sezonunda Avustralya takımlarından Adelaide ile 4 maça çıktı. 2007'de Vasco'da 6 maçta 3 gol attı. Şubat 2008'de 1,000 gol barajını aşan bir futbolcu olarak futbola veda etti. 2009'da babasının tuttuğu küçük bir Rio takımı olan America ile tek bir maça çıktı. 68'inci dakikada oynuya girip 22 dakika sahada kaldı ve o maçla takım Carioca şampiyonasına yükselirken, Romario da babasının arzusunu kırmamış oldu.

"Tanıdığım en tembel futbolcu."
- Carlos Alberto Parreira
Futbolculuk Sonrasında Romario
Futbol sonrasında da hayatı ile hep göz önünde olan Romario, 2009 yılında Brezilya Sosyalist Partisi'ne üye oldu ve aktif yardımlaşma kampanyalarında yer aldı. Bir sonraki seçimlerde meclise aday gösterilmesi bekleniyor. Bu sene içinde alkolmetreye üflemediği için ceza yemesiyle de gündeme gelmişti. Futbolculuk hayatı da zaten hovardaydı. Hâlâ gece kulüplerini gezmekle meşgul. Brezilya'da kimilerince sadece serseri, kimilerince ise daha şiddetli bir öfkeyle kötü örnek olarak görülmekte. Henüz ciddi bir teknik direktörlük deneyimi yok. 2-3 maçlık antrenör/oyunculuğu var Vasco'da.

Kişisel Görüşüm
İzleme fırsatımız çok oldu, şükür! Bu kadar yeteneklerle donatılmış bir golcü ben daha görmedim. Meselâ en iyi golcüler sıralaması yapsam Gerd Müller benim için daha üst sıradadır ama Romario'nun artıları becerileriydi. Sadece bir tek vuruşçu ya da sadece bir sutör forvet, ya da sadece topu nereye vurması gerektiğini bilen bir santrafor değildi. Kıvrak, çalımlarıyla bel kıran, şık hareketlere imza atan, bunun yanında da hep gol krallığı yarışının içinde kalacak kadar gol atan bir santrafordu. Bu özellikle sahip başka biri daha yoktur. Yani Romario olmak için hem çok iyi bir golcü, hem de çok iyi bir oyuncu olacaksınız. Bir de özel hareketi vardı, sıkıcı geçen maçlarda ceza sahasına girmeden topu dizine kadar yükseltir, sektire sektire kaleye giderdi. Galatasaray maçında yapmıştı, sonu başarılı bitmese de; gözünümün önünde hâlâ. Tam Sergen kafasında bir adam olduğunu ekleyeyim. Bar bar gezer, arkadaşları antrenmandayken plaj futbolu oynamaya gider, gece külübü kavgalarına karışır, taraftar döverdi. Yok yok, Sergen kafasında demek Sergen'e büyük haksızlık olur! Romario başka bir şey. Ülkemize gelmiş olsaydı es kaza, görürdük curcunayı. Sergenler, Jo'lar falan melek kalır gece hayatı konusunda. Farklı bir deneyim olurdu...

"Michael Jackson'ı ben öldürmedim, Rio de Janeiro'ya domuz gribini getirmedim, kimseyi soymadım. Yine de Brezilyanın en azılı haini gibi gösteriliyorum."

İstatistikler (Oyuncu Olarak)
Kulüp İstatistikleri
Sadece lig maçları göz önüne alınmıştır.


Sezon / Yıl
Oynadığı Kulüp
Maç
Gol

1985
Vasco de Gama
21
11

1986 Vasco de Gama4030

1987 Vasco de Gama3723

1988 Vasco de Gama2416

1988-89 PSV2419

1989-90 PSV2023

1990-91 PSV2525

1991-92 PSV149

1992-93 PSV2622

1993-94 Barcelona3330

1994-95 Barcelona134

1995 Flamengo3733

1996 Flamengo2226

1996-97 Valencia54

1997 Flamengo2321

1997-98 Valencia41

1998 Flamengo2824

1999 Flamengo3528

2000 Vasco de Gama4439

2001 Vasco de Gama2734

2002 Vasco de Gama3223

2002Fluminense2215

2002-03Al Sadd30

2003Fluminense2113

2004Fluminense135

2005 Vasco de Gama3122

2006 Vasco de Gama00

2006Miami2318

2006-07Adelaide United41

2007 Vasco de Gama63

Liglere Göre İstatistik
  • Brezilya: 457 maç, 364 gol
  • Hollanda: 109 maç, 98 gol
  • İspanya: 55 maç, 39 gol
  • Katar: 3 maç, 0 gol
  • ABD: 23 maç, 18 gol
  • Avustralya: 4 maç, 1 gol
Milli Takım İstatistiği
  • 70 maç, 55 gol
Tüm Maçlar Dahil İstatistik
  • 1256 maçta, 1042 gol
Şampiyonluklar / Kupalar
  • Brezilya Milli Takımı ile 1 kez FIFA Dünya Kupası (1994)
  • Brezilya Milli Takımı ile 1 kez Konfederasyon Kupası (1997)
  • Brezilya Milli Takımı ile 2 kez Kupa Amerika (1989, 1997)
  • Brezilya Olimpik Milli Takımı ile 1 kez Olimpiyat İkinciliği (1988)
  • Barcelona ile 1 kez İspanya Ligi şampiyonluğu (1993-94)
  • Barcelona ile 1 kez Şampiyonlar Ligi Finali (1993-94)
  • Barcelona ile 1 kez İspanya Süper Kupası (1993-94)
  • PSV Eindhoeven ile 3 kez Hollanda Ligi şampiyonluğu (1988-89, 1990-91, 1991-92)
  • PSV Eindhoeven ile 2 kez Hollanda Kupası (1988-89, 1989-90)
  • PSV Eindhoeven ile 1 kez Johan Cruijff Şildi [Hollanda Süper Kupası] (1991-92)
  • Vasco de Gama ile 1 kez Brezilya Serie A şampiyonluğu (2000)
  • Vasco de Gama ile 2 kez Carioca Eyaleti Şampiyonluğu (1987, 1988)
  • Vasco de Gama ile 1 kez Mercosour Kupası [yeni adı Sudamericana] (2000)
  • Flamengo ile 2 kez Carioca Eyalet şampiyonluğu (1996, 1999)
  • Flamengo ile 1 kez Mercosour Kupası [yeni adı Sudamericana] (1999)
  • Flamengo ile 1 kez Güney Amerika Süper Kupası (1996)
  • Al-Sadd ile 1 kez Katar Şampiyonluğu (2003)
  • Al-Sadd ile 1 kez Prens Kupası (2003)
Bireysel Başarılar
  • 1 kez Yaz Olimpiyatları Gol Krallığı (1988)
  • 3 kez Hollanda Ligi gol krallığı (1988-89, 1989-90, 1990-91)
  • 2 kez Hollanda Kupası gol krallığı (1988-89, 1989-90)
  • 1 kez İspanya Ligi gol krallığı (1993-94)
  • 1 kez FIFA Dünya Kupası'nın En İyi Oyuncusu (1994)
  • 1 kez FIFA Dünya'da Yılın Futbolcusu (1994)
  • 2 kez UEFA Şampiyonlar Ligi Gol Krallığı (1989-90, 1992-93)
  • Altın Onze [Fransız Futbol Dergisi](1994)
  • 1 kez FIFA Konfederasyon Kupası Gol Krallığı (1997)
  • 2 kez Rio-Sao Paulo Turnuvası Gol Krallığı (1997, 2000)
  • 2 kez Brezilya Kupası Gol Krallığı (1998, 1999)
  • 2 kez Mercosul Kupası Gol Krallığı (1999, 2000)
  • 3 kez Brezilya Serie A Gol Krallığı (2000, 2001, 2005)
  • 1 kez Kıtalararası Kupanın En Değerli Oyuncusu (2000)
  • 1 kez Brezilya'da Yılın Oyuncusu (2000)
  • 1 kez Güney Amerika'da Yılın Oyuncusu (2000)