Brezilya 1970
Efsane Kadrolar (No:1)
Takım Kadrosu:
Kaleciler:
Felix, Emerson Leao, Ado
Defans:
Carlos Alberto, Brito, Piazza, Everaldo, Marco Antonio, Baldocchi, Fontana, Joel
Orta Saha:Clodoaldo, Gerson, Rivelino, Roberto Lopes, Paolo Cesar, Ze Maria
Forvet:
Jairzihno, Pele, Tostao, Jonas Eduardo, Dario Santos
DÜNYA ŞAMPİYONLUĞU
Meksika'da
yapılacak olan Dünya Kupası'nda Brezilya kupayı üçüncü kez alırsa
1930'da kararlaştırıldığı üzere bu kupayı ebediyen müzesinde tutacaktı.
Bu yüzden önemli bir kupaydı bu. Brezilya da kupanın favorilerinden
birisiydi. Kadro birbirinden yetenekli oyunculardan oluşuyordu.
Brezilya
grup aşamasında İngiltere, Çekoslovakya ve Romanya ile aynı gruptaydı.
Çekoslavya'yı 4-1, İngiltere'yi 1-0, Romanya'yı ise 3-2 mağlup edip
gruptan lider çıkmayı becerdiler. Çeyrek finalde Peru'yu 4-2 yendiler.
Yarı finalde ise bir başka Güney Amerika takımı Uruguay ile
karşılaştılar ve maçı 3-1 kazandılar.
Final maçında ise rakip
İtalya oldu. Azteca Stadı'nda oynanan maçta hakem Doğu Alman
Glöckner'di. 18. dakikada Pele Brezilya'yı 1-0 öne geçirdi. 38'de ise
İtalya Boninsegna ile beraberliği yakaladı. İlk yarı böyle bitti ama
ikinci yarıda Brezilya fırtınası vardı. Önce Gerson durumu 2-1'e
getirdi, sonra ise 71. dakikada Jairzihno golünü attı. Son gol ise
kaptan Carlos Alberto'dan geldi ve maç 4-1 bitti ve Brezilya, 21 Haziran
1970'te beraberlik bile almadan, tüm maçlarını kazanarak turnuvanın
şampiyonu oldu, Jules Rimet Kupası'nı (O zamanlar Dünya Kupası
heykelciğine verilen ad) müzesine götürdü.
TAKTİK
Brezilya
teknik direktörü Mario Zagallo o zamanlarki taktiğinde çok hücum
oyuncusuyla oynuyordu. Genelde bunlardan bir ikisi daha geriden çıkıyor,
diğer ikisi ise defansı yoruyordu. Kalede Felix bankoydu. Defans
dörtlüsü ise Carlos Alberto, Brito, Piazza ve Everaldo'dan oluşuyordu.
Orta sahada ise Clodoaldo ve Gerson koşan oyuncular olarak görev
alıyorlardı. Aslında forvet olan Pele ve Rivelino ise orta sahaya yakın
oynayan forvetler gibiydiler. Yetenekli ve çalımcı Tostao ile süratli ve
bitirici Jairzihno ise ileri uçtaydılar. Takım defanstayken Pele ve
Rivelino daha geriye çekilip 4-4-2'yi oluşturuyor. Hücuma çıkılırken ise
bu iki oyuncu ileri çıkıyor ve 4-2-4 taktiğine geçiliyordu. Günün
futbolunda pres yapan takım sayısı fazla olmadığından bu sistem çok
başarılı oldu ve müthiş futbol sergileyen bir Brezilya'yı yarattı. Belki
de Dünya Futbol Tarihi'nin gelmiş geçmiş en iyi takımını...
Takımın En İyi Oyuncusu: Pele
Daha
önce iki Dünya Kupası kaldırmış olan Pele, bu turnuva ile milli takım
kariyerini noktalayacaktı ve iyi nokta koymak istiyordu. Takımın
organizatörlüğünü üstlenme görevi yine ondaydı. Attığı ölümcül paslar ve
şık hareketlerle tribünlerden büyük alkış alıyor ve takımı da havaya
sokuyordu. Hız olarak yeterli olmasa da, toplu saklamayı çok bilen
oyuncu turnuva boyunca takımının en büyük kozu oldu. Turnuva boyunca 4
gol attı ve çok sayıda da asist yaptı. Bu turnuvadan sonra ABD'ye
transfer oldu ve milli takım kariyerini de noktaladı.
Başarılar
- Dünya Kupası Sahibi (1970)
İlk 11: Felix (kaleci), Everaldo (sağ bek), Carlos Alberto (sol bek), Piazza (stoper), Brito (stoper), Clodoaldo (sağ iç), Gerson (sol iç), Rivelino (forvet arkası), Pele (forvet arkası), Jairzihno (forvet), Tostao (forvet)
Yazan ve Hazırlayan: Kaan Kavuşan
Arjantin: 1978
1978 Dünya Kupası Arjantin'de oynanacaktı ve
bu durum 1970 yılında kararlaştırılmıştı. Fakat kupaya iki sene kala
General Videla darbe yapmış ve yönetimi ele geçirmişti. Bu konuyu daha
önce 1978 Dünya Kupası Öncesinde Arjantin ve Boykot Çağrıları
yazısında anlatmıştık. Bu tartışmaların ışığında Dünya Kupası'nın
favorilerinden biri, bir Sosyalist olarak tanınan Luis Menotti
yönetimindeki Arjantin'di. Takımı ev sahibi olduğu için direk turnuvaya
katılmıştı zaten. Turnuva öncesinde bazı değişikliklere gitti. Sağbeke
Pernia yerine Olguin'i, Alonso yerine Valencia'yı, kaleci Gatti yerine
ise daha tutarlı performanslar sergileyen Fillol'u takıma oturttu.
Ordudan Amiral Lacoste'un (aynı zamanda kupa organizasyonları ile
ilgileniyordu) ısrarlarını kıramayıp Alonso'yu takıma davet etti ama ilk
11'e geri almadı. 25 kişilik kamp kadrosundan elenen üç kişiden biri de
17 yaşındaki Maradona'ydı. Kadro şöyle oluşmuştu.
Kaleciler: Ubaldo Fillol, Ricardo La Volpe, Hector Baley.
Defans: Daniel Pasarella, Alberto Tarantini, Jorge Olguin, Ruben Galvan, Daniel Killer, Ruben Pagnanini.
Orta Saha: Osvaldo Ardiles, Amerigo Gallego, Rene Houseman, Jose Daniel Valencia, Oscar Ortiz, Norberto Alonso, Miguel Oviedo, Ricardo Villa, Omar Larossa.
Forvet: Mario Kempes, Leopoldo Luque, Daniel Bertoni.
Bir Rock Star havasındaki Kempes, Luque,
Gallego gibi oyuncuları ile Arjantin ilk maçına galibiyetle başladı.
Luque ve Bertoni'in golleriyle 2-1 yendikleri Macaristan'ın ardından,
Fransa'yı da aynı skorla geçtiler. İlk iki maç sonrasında Arjantin
sokaklarında Arjantin sesleri inliyordu. Grubun son maçında İtalya'ya
1-0 yenilmelerine rağmen ikinci gruplara kaldılar. İtalya üç maçını da
kazanarak grubu lider tamamlamış, Arjantin de arkalarından gelmişti. Bu
arada tüm maçlarını gece oynamaları homurtulara neden olmuştu çünkü hep
diğer maçın skorunu bilerek sahaya çıkma avantajları vardı. Fakat
basından Arjantin'e olumsuz gelen bazı eleştiriler vardı. Daha da kötüsü
takımın forvetlerinden Luque'nin kolundan sakatlanması yetmiyormuş gibi
abisinin bir araba kazasında ölümü de üst üste gelmişti. Luque ikinci
turun ilk maçında forma giymeyerek cenazeye katıldı, fakat sonra geri
döndü ve diğer maçlarda forma giydi.
İkinci grup aşamasında Brezilya, Peru ve
Polonya ile eşleştiler. Polonya'yı Kempes'in golleriyle geçtiler,
Brezilya ile berabere kaldılar. Grubun son maçında iyi bir takım olan
Cubillas'lı Peru ile karşılaşacaktı. Arjantin'in farklı kazanması
gerekiyordu. Aynı zamanda başlaması gereken Brezilya-Polonya ve
Arjantin-Peru maçları aynı saatte başlamadı. Arjantin maça geç kaldı ve
3-1 biten Brezilya maçına karşılık, dört farklı kazanmak onlara
yetecekti. Takım maçı 6-0 kazandı. Hükümetin, Peru ordusuna büyük
rüşvet verildiği, bu vesile ile takıma ve hakeme para gönderildiği
iddiaları ortaya atıldı fakat kanıtlamadı. Bu arada futbol, bu sefer
tam olarak halkı uyutmamıştı ya da bu sefer yönetimi de uyutmuştu.
Direniş sürüyordu. Arjantin'in dördüncü golü sırasında Maliye Bakanı
Alemann'ın evinde bomba patlamıştı. Grubunu lider olarak tamamlayan
Arjantin finale böyle kaldı. Brezilya teknik direktörü Claudio Coutinho
ise kendilerini "gönüllerin şampiyonu" ilân etmişti bile. Çünkü hem ayak
oyunlarına geldiğini düşünüyor, hem de takımının bir maç bile
kaybetmeden kupaya uzanamadığını vurguluyordu.
Final öncesindeki seromonide geçen senenin finalisti Total Futbolcu Hollandalılar Arjantin siyasi delegasyonuna selam vermeyerek tepkilerini koydular. Johan Cruijff turnuva öncesinde askeri darbeyi sebep göstererek turnuvaya gelmemişti. (Aslında alıkoyulma olayıyla da ilgisi olduğunu kabul etmişti daha sonra.) Maç çok hızlı başladı ve iki takım da isimlerinin hakkını veren bir mücadele ortaya koydular. Dakika 37'de Kempes Arjantin'i 1-0 öne geçirdi ama bitime sekiz dakika kala Naninga eşitliği sağladı. Son dakikada Rensenbrink kaleciyi de geçip topu boş kale yerine, direğe nişanlayınca 90 dakika beraberlikle tamamlandı. Bu an Dünya Kupası tarihinin en unutulmaz anlarından biri olarak tarihe geçti.
Genel itibariyle tempolu ve dengede, nadiren
de Hollanda'nın öne çıktığı 90 dakikadan sonra, Arjantin uzatmalarda
daha güzel bir oyun sergilemeye başladı. Maçın genelindeki iyi
performanslarını daha da üst seviyeye çıkardılar. Kempes ve Bertoni
ağları iki kere daha sarsınca kupa ev sahibine gitti. Şüphesiz
turnuvanın en iyi maçıydı.
Maçtan sonra Hollanda seromoniye katılmayı
reddetti. Çünkü maçtan önce Arjantin takımı sahaya geç girmişti. Belki
de soğuk kanlı Hollanda'nın Buenos Aires'in çılgın tribünleriyle baş
başa kalmalarını istemiş ve baskı yaratmaya çalışmışlardı. Ayrıca Rene
Van de Kerkhof'un kolundaki alçıyla oynayıp oynamayacağı konusunda
hakemle tartışmışlardı. Sonuçta Hollanda ikinci kez üst üste finalde hem
de ev sahibine yenilirken, Rock Starlar'dan kurulu Arjantin kupaya
uzanmıştı. Batistuta ve Caniggia'ya "saçlarını kes öyle gel" diyen
gelecekte milli takım antrenörlüğü yapan Pasarella'nın (ki, bu kupada
takımın ender kısa saçlı oyuncularından biriydi) takımının aksine bu
takıma kısa saçlılar genelde giremiyordu! Tüm tartışmalı olaylara rağmen
--ki, bir cuntanın hüküm sürdüğü yerde ortamın böyle gerilmesi
kaçınılmaz-- Menotti'nin Arjantin'i taş gibi top oynayarak
turnuvayı kaznadı. Bir süreliğine de olsa Generali kurtarmışlardı.
Menotti'nin kabullenemediği, kabullenmek istemediği de buydu...
Arjantin bu turnuvada asi, isyankar bir Rock Star'dı.
Hollanda ise adil, erdemli ve üretken bir filozof.
Pasarella kupayı kaldırırken - Daha sonra disiplin fetişisti bir antrenör olmadan önce |
Takımın Yıldızı: Tartışmasız Kempes bu turnuvanın yıldızıydı. Hem gol kralı olarak turnuvayı kapadı, hem de dominant komple santrafor performansıyla takımının oyununu sürdürmesine yardımcı oldu. O yıllarda Valencia forması giyen yıldız oyuncu, güçlü deparları, çalışkanlığı ve hava toplarındaki üstünlüğüyle her takımın kadrosunda görmek isteyeceği biri olmuştu. Luis Menotti ondan şöyle bahsediyordu: "Güçlü, yeteneği var, arkadaşlarına boşluklar yarartıyor ve sert şut atabiliyor. O fark yaratabilecek oyuncu ve bu işleri santrafor pozisyonundayken yapıyor." Forvetten golden fazlasını bekleyen bir antrenör için nimet.
Manowar'in basçısı... pardon... Arjantin'in santrafor Kempes finaldeki golünün ardından sevinirken. |
Taktik: Takım klasik 4-4-2'ye yakın
bir sistemle oynuyordu. Kalede Fillol bankoyken, Defansta Olguín,
Galvan, Pasarella ve Tarantini yer alıyordu. Bekler Olguin ve Tarantini
belli bir oranda ofansa destek vermelerine rağmen hadlerini
biliyorlardı. Pasarella ise defansı derleyip toparlayan adamdı. Olguin
ise aslında bir sağ bek olmasına rağmen göbeğe geçmişti. Ardiles,
Gallego, Valencia ve Houseman orta dörtlünün ilk tercihleriydi. Ardiles
yüksek tekniğiyle geri ile ileri arasında mekik dokurken, Gallego ise
pas yükünü çekiyordu. Valencia ve Houseman ise hızlarıyla ön plana
çıkıyorlardı. Fakat ilerleyen maçlarda Valencia'nın yerini Bertoni
almaya başladı ve ilk 11'e girdi. Ortiz de zaman zaman dakika alıyordu.
Forvet ise çift santrafordu. Kempes ve Luque. Bu turnuvada Luque'nin de
çok iyi performans gösterdiğini hatırlatmak lâzım.
AC Milan 1988-90Efsane Kadrolar (No:2)
1988-89 İdeal İlk 11: G. Galli (kaleci), Tasotti (sağbek), Maldini (solbek), Costacurta (stoper), Baresi (stoper), Rijkaard (önlibero), Colombo yada Ancelotti (sol açık), Donadoni (sağ açık) Gullit (ofansif ortasaha), Evani (ofansif ortasaha), Van Basten (santrafor)
1989-90 İdeal İlk 11: G. Galli (kaleci), Tasotti (sağbek), Maldini (solbek), Costacurta (stoper), Baresi (stoper), Rijkaard (önlibero), Colombo yada Evani (sol açık), Donadoni (sol açık), Gullit (ofansif orta saha), Massaro (forvet), Van Basten (santrafor)
Yazan ve Hazırlayan: Kaan Kavuşan
AC Milan 1988-90Efsane Kadrolar (No:2)
Takım Kadrosu:
Kaleciler:
Givoanni Galli, Andrea Pazzagli,
Guilio Nuciari, Francesco Toldo, Francesco Antonioli
Defans:Franco Baresi, Paolo Maldini, Alessandro Costacurta,
Mauro Tassotti, Flippo Galli, Stefano Carobbi,
Walter Bianchi, Roberto Mussi, Emiliano Verga,
Sergio Porrini, Davide Pinato, Gianluca Pessotto,
Marco Pullo
Orta Saha:Carlo Ancelotti, Angelo Colombo, Frank Rijkaard, Rud Gullit,
Roberto Donadoni, Alberigo Evani, Diego Fuser,
Mario Bortolazzi, Stefano Salvatori, Giovanni Stroppa,
Ray Wilkis, Demetrio Albertini, Fabio Viviani
Forvet:
Marco Van Basten, Danielle Massaro, Marco Simone,
Stefano Borgonovo, Pietro-paolo Virdis, Massimo Cappellini, Graziano Mannari
Sacchi'nin Büyüsü
Bu
Milan takımın temelleri 87-88 sezonunda Başkan Berlusconi'nin Parma'dan
Arrigo Sacchi'yi başa getirmesiyle atılmıştı. Takıma Gullit, Van Basten
ve Rijkaard transfer edilmiş ve bir efsanenin temelleri atılmıştı.
Takım aynı sene Serie A'da şampiyonluk ipini göğüsledi.
88-89
sezonuna ise İtalya Süper Kupası kazanılarak başlandı ama şampiyonluğu
alamadı. Takım Şampiyon Kulüpler Kupası'nda ise iyi gidiyordu. Eleme ve
turlarında Vitocha, Kızılyıldız ve Stella Rossa takımları elendi. Çeyrek
finalde Werder Bremen'i yenen takımın yarı finaldeki rakibi Real Madrid
oldu. İlk maç 1-1 berabere bitti. İkinci maçta ise Milan fırtına gibi
esti ve Sansiro'da Real Madrid'i 5-0 ile bozguna uğrattı. Rakip ise yarı
finalde Galatasaray'ı eleyen Steaua Bükreş'ti. Kadroda Lacatus, Hagi,
Rotariu ve Dan Petrescu gibi önemli isimler vardı.
Final
maçında 24 Mayıs 1989'da, Milan maça fırtına gibi başlar ve fırtına
gibi bitirir. Ruud Gullit (dk.17 ve 38) ve Van Basten'in (dk. 26 ve 46)
golleriyle maçı 4-0 kazanır. Bu karşılaşma ile Şampiyon Kulüpler Kupası
20 yıl aradan sonra Milan'a gelir. Aynı sene Milan Süper Kupa'yı almak
için maça çıkar. Rakip UEFA şampiyonu Barcelona'dır. 23 Kasım 1989'da
oynanan ilk maç 1-1 biter. İkinci maçta ise Sansiro'da Evani'nin golüyle
1-0 kazanan Milan Süper Kupayı evine götürür. Aynı sene Kıtalararası
Kupa'da elde edilir.
Bir ertesi sene; 1989-90 sezonunda ise Milan
takım Serie A'da ikinci olmasına karşın (O sıralar Maradona'lı kardosu
ile Napoli de fırtına gibiydi ve ligi kazanmışlardı) son şampiyon olarak
katıldığı Şampiyonlar Kulüpler Kupası'nda yine başarıyla ilerlemeye
başlar. Kemik kadroyu koruyan ve birkaç takviye yapan Sacchi için başarı
kaçınılmazdır. Milan ilk turda Helsinki, ikinci turda Real Madrid'i
eler. Çeyrek finalde Belçika takımı Mechelen'i yenip, yarı finalde
Bayern Münih ile oynar. Bayern Münih'i yedekten giren forvet
Borgonovo'nun güzel golüyle uzatmalarda yenen Milan, finalde Benfica ile
eşleşir.
Milan,
Sven-Goran Ericksson'un Benfica ise oynadığı karşılaşma boyunca yine
üstün oynar. Hollandalıları çok iyi performans sergiler ve 68. dakikda
gelen Rijkaard'ın golüyle Milan ikinci kez üst üste Şampiyon Kulüpler
Kupası'nı evine götürür.
Aynı senenin sonunda Kupa Galipleri
Kupası'nı alan Sampdoria ile Süper Kupa'da karşılaşılır. 10 Ekim 1990'da
oynanan ilk maç Van Basten ve Mikhailchenko'nun karşılıklı golleriyle
1-1 tamamlanır. 29 Kasım 1990'daki ikinci maçta ise Gullit ve Rijkaard
golleri atıyor ve maç 2-0 bitiyordu. Milan tekrar Süper Kupa'nın sahibi.
Bu iki sezon boyunca Milan hem iki kez üst üste Şampiyon Kulüpler Kupasını, hem de iki kez üst üste Süper Kupayı almış oldu.
Taktik:
Arrigo
Sacchi İtalyan futbolunun alışılageldik defansif sistemini sevmiyordu.
Bu yüzden de ofansa dayalı bir oyun kurmayı düşünüyordu. Dönemin iyi
ofans oyuncuları Van Basten ve Gullit'in transferi bu doğrultuda
yapılmıştı. Hollanda dönemin en iyi hücum oynayan takımlarındandı çünkü.
Kalede Galli tercih edilirdi ama çok da iyi değildi aslında. Defans
dörtlüsü şaşmazdı: Tassotti, Costacurta, Maldini, Baresi. Bekler fazla
açılmıyordu her şeye rağmen. Orta sahada Rijkaard, Gullit ve Donadoni
bankoydu. Dördüncü isim çoğunlukla Colombo, zaman zaman Evani, zaman
zaman ise Ancelotti olurdu. Forvette ise Van Basten bankoydu. Massaro da
hemen arkasında oynardı. Sacchi genelde 4-4-2 oynatırdı bu şekilde.
Fakat açılım olarak daha çok 4-4-1-1 görünürdü. Massaro, Van Basten'in
hemen arkasında oynardı. Bekler fazla açılmamasına rağmen Milan dönemin
en iyi futbol oynayan takımıydı. Bu oyunda Rijkaard ve Gullit inanılmaz
dinamizmi ve Van Basten'in golleri önemliydi. Belki de gelmiş geçmiş en
iyi futbol oynayan İtalyan takımıydı bu dönemdeki Milan. Üç Hollandalı
İtalyan futbolunu değiştirmişti. Sacchi ile beraber İtalyan takımlarının
sadece defans değil, ofans da yapabileceğini İtalyan seyircisine
öğretmişlerdi.
Takımın En İyi Oyuncusu:
Gullit-Van Basten-Rijkaard
Gerçekten
hiçbirini birbirinden ayırmak mümkün değil. Gullit takımda oyun kurma
görevini müthiş bir dinamizmle gerçekleştiren bir isimdi. Her tarafa
koşardı. Buna rağmen ayakları çok düzgündü, iyi paslar atardı. Van
Basten ise efsane golcüydü zaten. Avrupa'nın belki de gelmiş geçmiş en
büyük üç golcüsünden birisi. Akrobatik yetenekleri de ağır görünen
fiziğine göre iyi. Rijkaard bu ikisinden biraz daha geri planda gibi
görünse de, takımın defansif yükünü çeken isim. Üçünden biri olmasa
Milan aynı Milan olur muydu, diğer ikisi aynı performansını gösterebilir
miydi büyük bir soru işareti. Üçü de müthiş oyuncu ve Milan için aynı
derecede önemliydi.
Başarılar
- 2 kez üst üste Şampiyon Kulüpler Kupası (1988-89, 89-90)
- 2 kez Süper Kupa (1988-89, 89-90)
- 1 kez Kıtalaraarası Kupası (1988-89)
- 1 kez İtalya Süper Kupası (1988-89)
1988-89 İdeal İlk 11: G. Galli (kaleci), Tasotti (sağbek), Maldini (solbek), Costacurta (stoper), Baresi (stoper), Rijkaard (önlibero), Colombo yada Ancelotti (sol açık), Donadoni (sağ açık) Gullit (ofansif ortasaha), Evani (ofansif ortasaha), Van Basten (santrafor)
1989-90 İdeal İlk 11: G. Galli (kaleci), Tasotti (sağbek), Maldini (solbek), Costacurta (stoper), Baresi (stoper), Rijkaard (önlibero), Colombo yada Evani (sol açık), Donadoni (sol açık), Gullit (ofansif orta saha), Massaro (forvet), Van Basten (santrafor)
Yazan ve Hazırlayan: Kaan Kavuşan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder